Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı : 52 Yıl : Kasım aralık 2000
Çağdaş akımlar, görüşler, büyük ölçüde de bireyin artık toplumda odak noktası olduğunu gösteriyor. Ama hangi birey ? Onun ilk adımını atmak gerekiyor. Ben, bireyin daha çok özgür ve bilinçli birey olarak konumlanmasını uygun görüyorum. O zaman da, bu bireyi tek başına ele almak değil,ş onun içinde bulunduğu küme, katman, sınıf ve daha geniş toplum ortamları içinde bireyi güçlü kılma ya da onun özgürleşmesini, bilinçliliğe ulaşmasını kastediyorum. Gerçekten bu çok önemli. Biz demokrasiyi aslında yaşayamıyoruz; çünkü bizler, demokrasinin gerektirdiği özgür ve bilinçli bireyleri yaratamadık. Yoksa bireyler güçlü olmalıdır ? Ama nerede, ne yaparken güçlü olmalı. Başkalarına zarar verirken, toplumu yanlış yerlere götürürken güçlü olmaları değil. Bilimle donanmış olması önemli, insanlığın toplumun yararına beynini kullanması önemli. İkincisi , usunu kullanıyor olması çok önemli. Bireyin kul, uyruk olmaktan çıkıp, demokratik toplumun bir üyesi olarak ele alınması gerekir. Bu toplum içindir ki beriyein özgürlüğü söz konusudur. Vaktiyle, bu özgürlükleri tanımlarken Bahri Savcı ve Muammer Aksoy, kamu özgürlükleri deyimini kullanırlardı. Devletin özgürlüğü değildi, kamu işyerinde bireyin rolünü alması ve o özgür,lükleri kullanması. Mümtaz Soysal da aynı görüşteydi, şimdi de yazılarıyla bunu gösteriyor.Tabii ki birey değil de, özgür bireyden yana olduğu için, aydınlanmadan yana olduğu için, karanlıklar güçler, Muammer Aksoy’u, Uğur Mumcu’yu, sevgili Ahmet Taner Kışlalı’yı öldürdüler. Özgürleşmiş birey, bilinçlenmiş birey, kul olmaktan kurtulmuş yurttaş ve kenttaş olmuş birey önemli bizim açımızadan. O zaman bu birey, usunu kullanırken, toplumsal yaşama bilinçle katılması önemli. Aziz ağabey, “toplumun %60’ı aptaldır” derken, gerçekte bunların daha yurttaş olmadıklarını, birey olmadıklarını kastettiğini, sonradan,, birçok özel konuşmalarımızda açıklamıştı. Onun için, bizim akıllı olmamız gerekiyor; aklımızı kullanmamız gerekiyor; ama bunu yaparken tabii ki örgütlü biçimde bir araya gelmemiz gerekiyor. Bakın şimdi sevgili Nusret Fişek’in Vakıf içinde şurada bizleri toplaması, bir vakıfta yaşıyor olması, örnek oluşturuyor. Bu örneklik, bu bilinçlilik, bu duyarlılık, eğer toplum yararını, kendi yaşamından üstün tuttuysa ve bunun gereklerini yerine getiren kurumsallaşmalara gittiyse ve kurumlara sahip çıktıysa, o zaman yaşıyor. Güçlü kişiler böyle yaşıyor. Herkes bir Nusret Fişek olamaz; ama hiç değilse Cumhuriyetin istediği demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin istediği demokrat bireyler olmalı. Ayrıca kurumlar da çok önemli.