21. yüzyılla birlikte insanoğlu, küreselleşme olarak da adlandırılan süreçle birlikte sosyal ilişkilerin; ekonomik, politik, kültürel ve ideolojik (zaman- uzamsal) boyutunda tahmin edemeyeceği büyük değişimlerle karşı karşıya kaldı. Sosyal ilişkiler arasındaki bu hızlı değişim, devletin gerek yerel gerekse küresel olarak ekonomide aktör olarak oynadığı birincil rolün etkinliğinin azalttı. Piyasanın küresel güçler tarafından yeniden yapılandırılması; tüketimin ve yaşam tarzı düşüncesinin toplumla bütünleşmenin yolu olarak kullanılmasına yol açtı. Bu noktadan baktığımızda, üretim sürecinin sadece meta üretimi ile ilişkili bir süreç olmaktan daha çok, sürekli olarak yeni tüketici ihtiyaçları yaratmayı sağlaması gerekmektedir. Üretim; şeylerin, biçimlerin ve tüketim ihtiyacının küreselleştirilmesi anlamına gelmektedir. Tüketim; yeni üretim süreci için ihtiyaç yaratarak, piyasanın küreselleşmesine ve tüketici davranışlarının değişmesine aracılık etmektedir. Piyasa, temel işlevini, çeşitli ürünleri ve tüketim mallarını tüketiciler için uygun hale getirecek stratejileri ortaya koyarak göstermektedir. Yaşadığımız tüketim toplumunda; bireyciliğin öncelikli olması ve bireylerin sınırsız tüketim peşinde koşarak haz alma ve aldıkları hazzı süreklileştirme istekleri; piyasanın, cinsel hizmetleri de kapsayan servislerin satımını, yaygınlaştırılmasını, çeşitlendirilmesini ve sermayenin isteklerine göre uygun hale getirmesini kolaylaştırmaktadır. Seks sektörü, – piyasanın çeşitli sosyal sınıfları ve farklı tercihleri hedefleyen ürün çeşitliliğinin varlığı ile birlikte müşterilerinin değişen dünyevi zevklerine uygun çözümleri ürettiği sürece; küreselleşen dünyamızda, küresel sermayenin krize girmemek ve girdiği krizi aşmak için geliştirdiği önemli bir yol olarak kalmaya adaydır.